Sülükle tedavi anlamına gelen Hirudoterapi, antik çağlardan beri hekimler tarafından tedavi aracı olarak kullanılmıştır. Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar M.Ö. XV. yüzyılda yaşamış Babilli hekimlere kadar gitmektedir. Yine M.Ö. III. yüzyılda Mısır hekimlerinin vazgeçilmez tedavi yöntemleri arasında yer aldığı bilinmektedir. Ayrıca MÖ. 2. yüzyılda Ege kıyılarında yaşamış olan hekim Nikandros, M.S. I yüzyılda Yunan hekim Pliniy ve M.S. II. yüzyılda yaşamış olan Galen sülük tedavisi uygulamışlardır. İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük tedavisi yerini almıştır.
Ne var ki, 20. yüzyılda doğadan elini çeken insanlık sülük tedavisini unutmuştur. Ta ki bundan birkaç on yıl önce Amerikalı araştırmacı Roy Sawyer sülüklerin potansiyel tedavi edici etkilerini ortaya koyup dünyanın ilk modern sülük üretim çiftliğini (Biopharm – İngiltere) kurana dek…
Çin tıbbında Sülüklerin kullanıldıgını kanıtlayan 2.000 yıl öncesine ait olduğu sanılan tarihi eser..
Tahmini 4.000 yıl öncesine ait oldugu tespit edilen. Mezopotamya bulunan tarihi heykel !!3.100 yıl öncesine ait oldugu tespit edilen.
Mısırda bulunan yazıtta tıbbi sülügün kullanıldıgı ispatlamaktadır. Kopan uzuvların tedavisinde ve Erkeklerin sünnet edildikten sonra Sülüklerin kullanıldığını göstermektedir..
Sülükler halkalı solucan türündendir. Canlıların kanını emerek yaşamını sürdüren dış parazit (ektoparazit) olarak tanımlanırlar. Bilinen 650 çeşit sülük türü vardır. Fakat tıbbi uygulamalarda kullanılan Tıbbi Sülük “Hirudo medicinalis’dir.
Tıbbi sülüğün baş kısmında gözleri bulunmaktadır. Ve ağız yapısında üç çenesi, yutağın etrafında tükrük bezleri mevcuttur. Tükrük bezleri besin olarak alınan kanın pıhtılaşmasını önleyen hirudin salgısı ihtiva eder. Keskin çenelerinin yardımıyla derinin 1,5 mm derinliği boyunca ısırabilirler, emdiği kan hacmi yaklaşık 5-15ml dir. Isırdığı yerden ayrıldıktan sonra bölgede (yaklaşık olarak 3 – 24 saat) kanama olabilir. Bir tedavi seansında çoğunlukla bireyler 5 ile 12 adet tıbbi sülük uygulamaktadırlar.
Sülükler binlerce yıldır tedavi edici amaç için kullanılmıştır. Mısırlı firavunların sülükleri tedavilerde kullandıkları da saptanmıştır. Daha sonra büyük Hipokrat doktorlarından Galenus Avitsenna sülüklerin yardımıyla, hastaların acılarını dindirdiği bilinmektedir. Orta çağ döneminde Avrupa’da sülükler, birçok hastalığın tedavisi için uygulanmış ve resmi olarak kullanılması onaylanmıştır. Sülük Tarihi
Hirudoterapi özellikle, XVIII. yüzyılı sonuna doğru ve XIX. yüzyılın yarısına doğru yaygın olarak uygulanmıştır. Ancak, o zaman doktorlar sülüklerin tıpta kullanılmalarına çok önem verdiler. Doktorlar bir çok hastalıklarda sülükleri kullandı ve 200 hastalığı iyileştirdi. Kontrol edilemeyen sülük kullanımı, Hirudoterapi’ ye kuşkuyla bakılmasına sebep olmuştur ve çok sayıda doktor bu tedavi şeklini reddetmiştir.
Bugün tıbbi sülüklerle yapılan tedaviye ilginin artması, bu tedavi şekline güveni ve doğal tedaviye dönüşü göstermektedir.
Hirudoterapi’ye övgü değildir, sadece insan sağlığı yönünde tedbirli ve mantıklı bir davranışın işaretidir.
Hirudoterapi ‘ nin tedavi edici etkisi çeşitli etkiler gösterir.
Sülükleri genellikle hastanın derisinde refleks hareketi meydana getiren noktalara uygulanır. Sülükler ısırdığı noktadaki mekanizmayı harekete geçirir ve kan akışının sağlanmasında oldukça başarılıdır. İkinci olarak, daha sonra sülüğün ısırdığı bölgede bir süre kan akışı meydana gelir. Ve üçüncü olarak kan emilirken içinde 100 ‘den fazla enzimin bulunduğu salyasını yumuşak bir hareketle insan vücuduna salgılar, vücudun içinde birikip atılamayan sıvıları çeker insan organizmasını düzenler. Sülük Tarihi
Sülüğün bağırsağında “Aeromonas hydrophila” bakterisi bulunmakta ve sülüğün aldığı kanı hazımlaştırmaktadır. Bu bakterinin bünyesi zayıf kişilerde alerji yaptığı görülmektedir. Böyle bir alerji ile karşılaşırlarsa doktorunuza danışmanızı öneririz. Hirudoterapi, bir çok hastalığın tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır.
Hirudoterapi’ nin 5-10 seans arasında 5-12 arası sülük tedavisi uygulandığı ve iyi sonuçlar alındığı klinik bilgilerle kaydedilmiştir.